21 Kasım 2015 Cumartesi

Kasım Gökyüzü


ölü yüzleri öptüm, soğuk yanakları
aklımda asılı kalan bedenler
sehpalar üzerinden ayakları çarpılmış 
cesetlere ki 
kendi kanında boğulan şehirleri 
kirası başkaları tarafından verilmiş 
cümleleri öptüm.

içimde gittikçe uzayan 
ve hiç eksilmeyen 
yollar bilirim ki nice aşkları 
kılıç artığı hesabına yazan.

üstümden eksik olmazdı sağolsun 
biraz gökyüzü, biraz hüzün 
bir anda nasıl göçtü
şaşkınlığına hangi ağaç parmak ısırsın.

akşamın şeker gibi çayda erimesi
güneş denize atılmış bir küp şeker
sen, çayı şekersiz içersin bilirim
ve kışları biraz ıhlamur kokar tenin 

kuşluk vakti sokağın başında 
sisler dağılmadan daha
kapıp getirdin aylaklığımı 
saatleri bir eskiciye verdin
çünkü saatler eskimiş vakitlere ayarlı.

telaşından bahaneler türeten cümle 
olayım da bir kitaptan okur gibi
içinden bir çok kez tekrarla beni 
ve gökyüzüne bırak içinde tuttuğun nefesini.

yalın kat gümüşler giyinsem 
kahkahan, duvarda patlayan top mermisi
ve örse vuran çekiç sesinden 
artırarak biriktirdiğin 
bir içlenme olsun yine de.

çay gibi zaman da soğur
kaynaya kaynaya soğur zaman 
gökyüzünde taze bir buhar olur
içinden geçtikçe demirden kuşlar
uçuyor göğsüme kasım gökyüzü
düşüyor, düşüyor, düşüyor
aklımdan binbir homurtu..

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder