sustum aynaların karşısında,
ikimize dair bir şey demedim.
konuşturamadı beni lâl olan gerçek,
kanmadım ebkem hayâle
lâl-ü ebkem bir kimse yazdılar
kimliğimdeki isim hanesine;
çünkü görmüştüm bunu
bir liman kentinde
balıkçının kör oğlu
onarırken ağları
şöyle bir sır saklıyordu:
"deniz, fazlasıyla sestir, biraz da rüzgâr
mavi sadece bir isim,
varlığı yok gözlerimde."
şimdi şu parçalanan geceden
ötesi yokmuş gibi saçından fırtına düşer
alır onu deniz, karayı gebe bırakır.
böylece ayrılıklara küfredebilmeye
ve katliamlardan söz etmeye
fırsatım olur, müsaadenle..
bir de denizlerin mavisine
dökerim içimi, dizlerimi dövünce..
zaten mavi olan ne varsa
tuhaftır savaşlarda ve kıtlıklarda
çıkar ortaya.
bir kalenin kuşatılması gibi
aklımı karadan yürütürler bir maviye
mavi olmayan bir göz gömdük
allahım nasıl sarhoşluk!
bir göz maviye meyledince
geçkin kadınlarda rehin tutulmuş
şair paltosudur, çiçek düşleri.
aynalar,
sırrımı dökmeyin, cam boyama
emeklilik günlerinde edinilecek
hobi değildir.
lâl olan gerçek, ebkem hayâl
senin yüzünü geri vermeyecek
nasıl olsa şiirime.
bu şairin ceketidir, çiçek ölümleri
nefesini fazla tüketme..
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder