7 Şubat 2015 Cumartesi

Lâl-ü Ebkem

sustum aynaların karşısında, ikimize dair bir şey demedim. konuşturamadı beni lâl olan gerçek, kanmadım ebkem hayâle lâl-ü ebkem bir kimse yazdılar kimliğimdeki isim hanesine; çünkü görmüştüm bunu bir liman kentinde balıkçının kör oğlu onarırken ağları şöyle bir sır saklıyordu: "deniz, fazlasıyla sestir, biraz da rüzgâr mavi sadece bir isim, varlığı yok gözlerimde." şimdi şu parçalanan geceden ötesi yokmuş gibi saçından fırtına düşer alır onu deniz, karayı gebe bırakır. böylece ayrılıklara küfredebilmeye ve katliamlardan söz etmeye fırsatım olur, müsaadenle.. bir de denizlerin mavisine dökerim içimi, dizlerimi dövünce..
zaten mavi olan ne varsa tuhaftır savaşlarda ve kıtlıklarda çıkar ortaya. bir kalenin kuşatılması gibi aklımı karadan yürütürler bir maviye mavi olmayan bir göz gömdük allahım nasıl sarhoşluk! bir göz maviye meyledince geçkin kadınlarda rehin tutulmuş şair paltosudur, çiçek düşleri.
aynalar, sırrımı dökmeyin, cam boyama emeklilik günlerinde edinilecek hobi değildir. lâl olan gerçek, ebkem hayâl senin yüzünü geri vermeyecek nasıl olsa şiirime.
bu şairin ceketidir, çiçek ölümleri nefesini fazla tüketme..

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder