24 Aralık 2015 Perşembe
Eşya Neden Saklamaz Teni
eşyayı geçiyorum işte akşam oldu
bütün haylamazlıkları sokakta bıraktım
içine açılan kapılardan ve kağnılardan
biriktirdiğim pullarla allara boyadım yüzümü
üstünden yıldız akar bir çeşmenin
o çeşmenin su içmekliği eskiden
geleneklere ve besmeleye bağlanmıştır
bağlanmıştır yazgı denilen kara boya
bir büyük boşluk gibi içimde büyüyen.
bu ellerini alsan şimdi benden
çocuk olur gözlerim, makasım körleşir
kutsanan gözlerinin indirdiği yağmurdan
ceketim laciverdî bir hüzün olur
omuzlarım düşüktür bu yüzden
saklanan kendi güneşinden sözcükler
dağlayamaz korkularımı.
mehlika, duyduğum sensin
eşyayı geçiyorum, bu kalabalıkları
bu çiğnenip tükürülen elleri bırakıyorum
böylece akşam oluyor yüzünün ortasında
işte söz verdim geçiyorum gözlerinden
aklıma yüz bin yıl vade tanı..
9 Aralık 2015 Çarşamba
Gülüşün Bana Tabut Göğe Dokunan
eksiltmedi beni sevdan daha bir çoğaldım
seninle her gün biraz daha
yağan yağmurlarda seslendiğim adın
benim denizlerim değil mi.
konuşacak olsam ne konuşayım seninle
öylece sustum bekliyorum gerçeği
gidişini akla uydurmam belki kolaydı
yağmurlardan sonra yüzüm kirlenmeseydi
gülüşün o neşter, derimi kesen
kanımdan yükselen buharda telaşlı
adımlarla giderdin sen
saymazdım takvim yapraklarını
yapraklar konuşmaz çünkü yüzümün sonbaharıyla
vardığım evlerin kapıları daha bi duvar
elimde bipolar anahtarlar.
anksiyete ulusal marşını ezbere bilen
yine benim aklım değil mi.
koşarsan kalbim ağrır, bilince başım döner
dağa doğru yükselen ağaçlarda
azala azala yükselişin hüznü
kestirdiğim üç noktalı melodi
ağır aksak sevi değil mi.
hayır ciddi bir yanı yok bütün bunların
hafifsemeyle ortak gülümsemedir gökyüzüne bakmak
şimdi aklımda kırk tilkiyi uyandıran
senin gülüşün değil mi..
1 Aralık 2015 Salı
Güzden Yaza
I.Güz
bakarsın gırtlağında kalmış sesin
birden karartılmış bütün ışıklar.
seçme hakkın olsa hiç sormamış gibi
doğmamış olmayı seçerdin
gece vakti konuşmaya başlayan musluk
ne anlatır uğuldayan ve sağır lavaboya
aynadan yüz bulamayan yüzümü dönsem
yuğsam bir serin suyla
dilinden anlasam da söylesem musluğa:
sesini keser misin uyuyorum burda!
gözlerinin altına otağ kuran renk
iyimserliğinden ettiğinden beri seni
düzenlenen törenlerde yakana, düşük
bütçeli gözyaşları takar oldun
uzun yolların sesi var hep içinde
uzun yolların vardı bir gecede gittiğin
gitmek her zaman uzun vadeli yatırım
ve hep bir yerlere gitme kuponu ceplerin
güzelcins yüzünden düşen parçalar
serçe gözlerinin kezzabıyla üstünden
yaklaştıran gerginliğin gölgene karar
sen vermiştin bana ismimi aylaklığımdan
uzun yolların vardı senin, gözlerinden gittiğim..
II. YAZ
bakmayın ben mevsimlerden şikayet etmem
değil mi ki Eylül bana yazdı, yazdan daha yazdı
ve kasımlardan canım fena halde sıkılmıştı
ayak seslerini duydum sağanak bir yağmurun
gönlümün çorak toprağına düşüşünü
senin takviminden dökülen sayfalarda
on iki ay, on iki eylül, on iki yaz bahçesi
kuş tüyü, çam kokusu, tarçın ve menevşe
hangi bahçeye girdimse cennet köşesi
hepsinde on iki ayrı sen ve adınla
başlayan evin her odasında eylülün bir başka rengi
değil mi ki Eylül bana yazdı, yazdan daha yazdı
ve kasımlardan canım fena halde sıkılmıştı
ayak seslerini duydum sağanak bir yağmurun
gönlümün çorak toprağına düşüşünü
senin takviminden dökülen sayfalarda
on iki ay, on iki eylül, on iki yaz bahçesi
kuş tüyü, çam kokusu, tarçın ve menevşe
hangi bahçeye girdimse cennet köşesi
hepsinde on iki ayrı sen ve adınla
başlayan evin her odasında eylülün bir başka rengi
bakma zaman geçmemiş, geç kalmamışım sana
hep şaşırıyorum karşında, gittiğimiz parklarda
zamanmış senin adın, eylülmüş senin rengin
bazen yaz bazen güzmüşüm nefesinde
göz bebeklerindeki simyayı adının öğrettiği
zaman, saadetim, en kutlu vakit bana..
hep şaşırıyorum karşında, gittiğimiz parklarda
zamanmış senin adın, eylülmüş senin rengin
bazen yaz bazen güzmüşüm nefesinde
göz bebeklerindeki simyayı adının öğrettiği
zaman, saadetim, en kutlu vakit bana..
Kaydol:
Yorumlar (Atom)