21 Kasım 2016 Pazartesi

Gizli Yüz

gizli yüz ağaçların gölgesinden
ahlar dökülür dudakların duasından önce
bazı adamlar kıyama durmuş güneş batmış
çocuklar çatılardan uçurtma uçurmuş
güneşi getiren yine aynı yerine
aynı bildiğimiz sabah bu sabah
bir saniye öncesi mis kokulu hatıra
ben diyorum ki gözlerini kapat göreceksin
rüzgarda sallanan gelincik gibi
ellerinin ve saçlarının salınışını
ne yapsam şiirden çıkmıyor kokun
gözlerin hep şimdi, sesin hatıra
ey benim öğle sonrası uykum
terden saçların alnına yapışmış
çok yorgunsun uzun yoldan döndün
rüyan o okyanus, kıyısında yüzen ben
açılsam yüzme bilmediğimi unutup
belki de tempo tutacak bana yapraktaki güz
ayaklarından belli çok tozlu yollar
seni geri çağıracak yine onlar
onlara git, git onlara sabah ezanı okunurken
ben içimin eleğinde su taşıyayım
göğün yıldızlarına aldırma 
saçlarına yenisini ilişirtiririz 
ve başka lisanda yine söyleriz şarkımızı
gecenin koynunda hep tanıdık sızı
otomobilin camından savrulan sigara külü
gibi günler geçti yıllara doğru
aklım tutunmayı öğretemedi ellerime
düştüğü kuyunun taşlarına ki yarada kabuk
olsa da değişmez gizli yüz
kor alevlerin ve kayıtsız ölümlerin karşısında
kalbim boşver süveyda titresin
kimine demet demet kimine damla
dökülsün damar damar çatlamış toprağa
beni çocuklar çatılardan gözlesin
adamlar çölde kıyama dursun
ey kalp kıyamın kıyamettir artık senin..

Duygusal Yakınlık

itina berberlerin ve mezar kazıcıların işi
dünya pek muteber bir yer olmakla beraber
eksenindeki eğikliği kıskandıracak 
ekseni dahi olmayan insanlarla dolu
kabahatimden yerdeki çiçekleri ezmem
sabahlarında şehrin göğüne düşen
suçlardan pay ederim doğmamış çocuklara
ey gitmelere rozet yaptırmış dün
yüzünün neresini öpsem orası düğün
aklımdan çıkmayan varsa lahor'da
yağ ve ot satan geyiktir bir dağ:
büyülü, yılanlı gölgesi serin 
çocuk cami bahçelerini süpürür
yani sevgilinin dudaklarına su taşır
alnını ıslar ateşini alnının
koca koca şehirlere insanları yaşar
insanlık kimin cüzdanında saklı
kepazelik gösterime girince kapalı gişe
susmak desem kanser edercesine
seni suyun kenarına götürsem
bilmeceler bilsek ve direnç göstersek
adilim diye bağıran adaletli tabelalara
sussam dilim razı değil anlatsam gönül
koş benim beyaz kuşum, sarı elmam
göğsümün doğallığını suistimale uğrat
konuşmakla olmaz işler olduramam
duamdan gayri silahım yok
süngüm boynumdaki muska ve saçların
dudaklarımdaki mührü okursan oyun 
bağ bozumu sonu tanrıları tanıyan
bileklerinden münbit nehirler geçen
dünya kadınlarını aldatacak güvercin
barışa barışa savaşalım ısrarını
anlamlandırmaya yarım yamalak başladım.
susma direnç gösterelim
banknotlardaki duygusallığa.