iğde.
yapraklar ve hayaller ve gölge
iki çocuk 'mahçup ve duru'
bu iğdenin meyvesi aldatmıyor mu insanları
başımızı döndüren ne var havada,
neden böyle topraktan kesiliyor ayaklarımız..
çünkü biliyorlar;
henüz uykusu kaçmamış kimsenin
kimse, daha ekmekteki mayayı bozmaya yeltenmemiş
henüz kimsenin bankalarda ve süpermarketlerde sıraya girdiği yok
yok kimsenin iç geçirerek baktığı bir şehir
bağrında kimsenin yara değil istasyonlar
ve o yaraları dağlayacak trenler daha istasyona gelmemiş
vakitler sadece ezanlara ayarlı,
saatler kavuşmalara, koşular saatlere
gidilmemiş, görülmemiş ülkelerin hasreti de yok içlerinde
öyle ülkeler düşlenmiş ki iğde ağaçlarından
bir bir gidilmiş.
aşağıda deniz, burada tepe, tepede iğde ağacı
sakin, parlak, pürüzsüz: sevinçli serçelerin korosu
iğde dallarında.
bir fiyatı yok henüz bu anlatıklarımın
leylâ ile mecnûn da efsane değil daha
her şey iğde ağaçlarının altında başladı
iğde ağacının altında verildi bütün sözler
"kavlimiz olsun" dediler
bu iğde bu tepe bu deniz.
hâlâ orada
iğde,tepe ve deniz
sakin, temiz, pürüzsüzey verilen sözler, ey dökülen gözyaşları
siz nerdesiniz?
sakin, parlak, pürüzsüz: sevinçli serçelerin korosu
iğde dallarında.
bir fiyatı yok henüz bu anlatıklarımın
leylâ ile mecnûn da efsane değil daha
her şey iğde ağaçlarının altında başladı
iğde ağacının altında verildi bütün sözler
"kavlimiz olsun" dediler
bu iğde bu tepe bu deniz.
hâlâ orada
iğde,tepe ve deniz
sakin, temiz, pürüzsüzey verilen sözler, ey dökülen gözyaşları
siz nerdesiniz?