I
Bir hayatı okumak kolaydır, peki
o hayatı yaşamak… Şimdi eminim bir kanepeye veya koltuğa oturdunuz, yanınızdaki
sehpada çay ya da kahve size eşlik ediyor. Belki yağmur var dışarıda, belki
güneşli bir hava pırıl pırıl… Sahil kenarında bir şezlongdasınız, dalgaların
şarkısı fon olacak ve siz benim hikayemi okuyacaksınız. Tabi baştan anlaşmak
gerek: buna ihtiyacınız var mı bayan? Cevabını siz zaten vermiş bulunuyorsunuz.
O halde cevabınız nedir, ben biliyorum bayan. Kimi okuyamasa delireceğinden
korkar da okur; kimi bir yolculuktadır – kısa ya da uzun bir yolculuk- zaman
geçsin diye okur. Arada camdan dışarı bakar akıp giden şeritleri saymak sıkar;
yanındaki yol arkadaşı da konuşmaya pek istekli değilse tek çare olarak, okur.
Yazılı her ne varsa okumak… Örnekler uzayıp gider ve bu konu daha çok su götürür.
O halde temelde okumakla ilgili iki mesele var: Birincisi varolmak için okumak;
ikincisi okumak için varolmak. Bu giriş sizi sıkmasın. Sadece niyetinizi
anlamak istiyorum bayan. Benim hayatımı niçin okuma gereği duyuyorsunuz.
Arkadaşlık edeceğiniz başka kimseler kalmadı mı? Az önce de söyledim; bir
hayatı okumak kolaydır. Önceleri bana da çok ilginç gelirdi. Başkalarının
hayatını okumak, onlara satırların arasından gözetlemek, anılarına gülmek biraz
da… Çocukken ablamın günlüğünü, hatıra defterini okumak için can atardım. Belki
de okumak denildiğinde aklıma ilk gelen buydu. Sonraki yıllarda da bu
alışkanlığım nispeten devam etti. Birkaç arkadaşımın daha günlüğünü ve hatıra
defterlerini okumaya devam ettim. Tabi bunları hep gizli gizli yaptım. Kimse
böylesine bir çıplaklıkla meydana çıkıp “ben buyum bakın” diyemez. Ama işte
bakın bayan, ben size açık bir davet yolluyorum. Bir hayatı okumak kolaydır.
Kolay işlerin kadını olduğunuzu da biliyorum bayan ve sizi davet ediyorum.
Buyurun, şöyle istediğiniz yere oturun. Çay mı kahve mi arzu edersiniz, belki
de soğuk bir limonata? Her neredeyseniz ve yukarıdaki okuma biçimlerinden
hangisini tercih ediyorsanız edin karar size kalmış. – sahi kararları hep siz mi verdiniz bayan
– ben, size hikayemi anlatacağım sadece.
Sizin birazdan okuyacaklarınız ve benim yaşadıklarım. Sizin birkaç saatte
okuyup geçeceğiniz ama benim geceler boyu binbir çile ve ızdırapla
yaşadıklarım. Sancılar çektiğim, beynimde her gün toplu mezarlar açarak
biriktirdiklerim. Öyle günlerim öyle gecelerim oldu ki size hepsini anlatmalı
mıyım bilemiyorum bayan. Dua edip Allah’a yakardığım nice gecelerim oldu. Bazen
yaşamak için bazen ölmek için yakardım durdum. Hepsinde de istediğim kalbimi,
beynimi bu mengeneden kurtarmak ve hiç bişey düşünemeyen, hissedemeyen biri
haline gelmekti. Bunca zaman sonra baktığımda aslında bunu başardığımı –başardığımızı-
görüyorum bayan. Artık hiçbir şey hissedemeyen, düşünemeyen varlıklarız. Günlerimiz,
zamanı ötelemekten başka bir şey getirmeyecek. – Kendi adına konuş mu diyorsun
bayan. Bence yanılıyorsunuz – Neyse bayan sıkılmadan sonuna kadar okuyun. Biliyorsunuz,
sizinle aramızda hep yazı oldu. Hep yazdık biz bayan. Anlatmak adına, anlayabilmek
adına ve anlaşabilmek adına…
...